Menkıbe (Mit) nedir?
Hakk’ı müşahedenin başı tefekkürdür. Tasavvufta tefekkürün temelini kıssalar ve menkıbeler (mitler) oluşturur.
Mitlerin talip kulun anlayışına yardımcı olması, düşüncesinde, zekâsında kavrayışını güçlendirmesi, hayat dersleri çıkartarak ahlaki temeller oluşturması; mitlerdeki kahramanların da taliplerin özenti ile idolleri olması sonucunda yaşamlarına yön vermesi ve buna benzer birçok yararları vardır. Mitler bu bağlamda kendi başına bir tarik biçimidirler.
Mitsel anlatımlı öğretimlerde ezbere dayalı bilgi naklinden daha çok dinleyicinin keşfine dayalı, katılımcı olduğu öğretim gerçekleştirilir.
Asıl olarak mitlerden murad edilen gaye ise anlatılan mitlerin yardımı ile dinleyenin bilinçaltında var olan, Hakk’ın varlığına iman etmeyi tetiklemek veya anlatılan mitlerle taliplerin imanın kuvvetlendirmektir. Bu anlatılan sebeplerden dolayı mitlere öncelikli önem atfetmek gerekir. Aslında mitler, ilkelerin betimlenerek biçimlendirilmesidir. Ve mitler, ilkelerin yaşamda duygular üzerinden belirmesinin, geçmişin de yaşamda kültür düzeyinde diri tutulmasının, kültürde aidiyet hissiyatının geliştirilmesinin aracıdırlar.
Ayrıca hususen belirtmek gerekir ki, tasavvufta din temelli ve dinsel karakterler üzeri anlatılan mitler sayesinde, muhatab alınan kişilerin bellekleri iman içkinliğinde yapılandırılır. Bu da iman içkinliğinde kişinin vicdanlı ve ahlaklı oluşuna sebebiyet verir.
Dini öğrenim değil, dini eğitim sebebiyle mitler üzerinde çalışmak gerekir. Özellikle çocuklara manevi kültürümüze ait mitlerimizi çizgi filim, sinema vb animasyonlarla aktarmak gerekir.
Özellikle cemaat ve tariklerde mitler hikâyeler olarak, boş anlatımlar olarak görülmemeli, peygamber ve evliyaullah menkıbeleri özellikle konu anlatımlarında kullanılmalıdırlar.
Çünkü İslam dini, fıtrat dini olması sebebi ile, her yaştan ve kesimden insan ilkeler düzeyinde yaşamaya müsait yaratılışında arketipler olarak ilkeleri fıtratında bulundurması sebebi ile, ilkelerin biçimlendiği mitlerden kendilerine birer hisse çıkartacaktır. Başka bir deyişle de her insan ilkelerin öznel olarak kendinde bulunması sebebi ile, mitlerde nesnel ve evrensel olarak biçimlenen ilkeleri, yaşamında benimseyerek özgünleşmesi sonucu içselleştirmesi ile tinini bulur. Bu sebepten dolayı mitler kendi başına bir anlamlandırma ve kavrayış yoludur.
***
İslam dini, islamın şartları ve fıkıhın kaideleri doğrultusunda ümmet olarak toplum dinidir. Her insanın ferdiyetine hitap etmesi doğrultusunda insanların kültürel birikimi ve fıtratların biçimlendiği ilkelerin kendilerine özgün içsel durumlarının meşrebleri olması sebebi ile, meşreblerine ve kültürlerine yakın mezhep ve tariklerde gruplaşmaları sebebiyle İslam mezhep ve cemaatler dini olarak meşrebler dinidir.
İslam’da müslimlerin haklarını korumak adına fıkıhın gereği olarak toplum dini olması sebebiyle siyaset meşrudur. Lakin kişilerin hırs ve menfaatleri sebebiyle dini araç ederek siyaset yapmaları Emevi zihniyeti olarak nitelendirilmiştir. Bu da gayri meşru olarak kişilerin fıtratlarına ihanetleri olarak, insan ayetinin ve dini hükümlerin fani olan dünya hayatına tercih edildiği, akıbeti kötü olan bir alış verişten ibarettir.
Siyaset “halka hizmet Hakk’a hizmettir” anlayışı üzeri Müslimlerin maddi ve manevi haklarını korumak ve onlara hizmet ibadetinde bulunmak için dinde zorunludur. Bu sebepten dolayı müslim olan siyasetçilerin ahlakı, “Seyid halkın hizmetçisidir” anlayışı üzeri halka hizmet ederken halifetullah olan insana hizmet etmenin halka hizmet etmek olduğunun bilincinde olarak hizmette biçimlenmelidir.
Siyaset, İslam dininin ferdi hikmet sebebiyle müminlerin ve mümin gruplar olan cemaatlerin işi değildir. Çünkü müminler ilmen ve ahlaken peygamber mirasçılarıdır. Peygamberin mirasçıları ise peygamberin ehl-i beyt'indendir.
Ehl-i beyt'e ise dünya kirinin yığıldığı siyasete bulaşmak Allah’ın ehil-i beyt'i temiz kılmak istemesi sebebiyle yasaktır. Bu yasak Hz. Muhammed ve hulefâ-i râşidînden sonra ayet hükmü gereği başlamıştır.
Müminler ahlaken arı olduklarından, yalnızca Hakk’a aidiyette Hakk için yaşarlar. Lakin dünya hayatının siyaset temelli yapılanması ve işleyişi sebebiyle müminler kendi menfaatleri için olmasa da Hakk dinine ve haksızlığa uğrayan insanlara hizmet etmek niyetinde olarak siyasete duyarsız olmamalıdırlar.
Müminlerin, “zulüm önünde sessiz olan dilsiz şeytan gibidir” hadisi gereği siyasetteki zulme karşı koymaları gerekir. Bu da siyasete bulaşmadan siyasi olarak tavır göstermenin tek yönetim biçimi olan demokrasi ile mümkündür. Bu sebepten dolayı müminler demokrasiyi, seslerini reyleri ile duyurdukları yönetim biçimi olarak önemsemelidirler.
İnsanlar, zaafları ile insandırlar. Zaafları olmayan insanlar kâmil insanlardır. Kâmil insanların ise Hakk emri olmadıkça siyasette yerleri yoktur. Bu sebepten dolayı Müslimlerin kendilerini dinde yönetecek, iradelerini mükemmel bir biçimde hizmete dökecek birisini siyasette Hakk’ın halifesi olarak bulmaları, siyasetin hırs içermesi, yalanla yürümesi, menfaatler üzeri temellenmesi sebebi ile mümkün değildir.
Müslimler sadece demokratik bir anlayış üzeri reyleri (oyları) ile seçtikleri halkın halifesi ve sesi olarak halka Hakk için hizmet edecek, güven veren birini lider olarak seçebilirler.
Müslimler bunun dışında Hz. Mehdi gibi bir kurtarıcıyı halife olarak beklerlerse eğer, Hz. Mehdi küre-i arzda hususen halifetullah olarak hüküm verecekse eğer; bu melâikenin hükmü ile beraber tasarruf kuvveti ile Hakk’ın hüküm kılması ile mümkündür. Bunun dışında günümün insanlığının siyasetteki deccallığını bitirecek insanların maneviyata açlığı sebebiyle akın akın İslam olmaları yani yaşamalarında fıtratları ile barışık, düşüncelerinde de Hakk ile barışık Müslim ve yaşamlarında da Hakk ile barışık mümin olmalarıyla mümkündür. Bu da şerr üzerinden Hakk’a yürünmesi sebebiyle mümkün görünmeyen bir temenniden ibarettir.
Bunun içindir ki Müslimler sessiz çoğunluk olarak demokrasiye önem vermeli, seslerini de demokraside reyleri ile dile getirmelidirler. Bu da onların küre-i arzda Hakk’ın halifeleri olarak Hakk’ın sesi olmalarıdır.
Evvela Hakk’ın sesi ile yol bulunur. Hakk’ın sesi sonucunda ise yol yürünür olduğundan dolayı Müslimler Hakk’ın doğruluk ve iyilik seslenişi olarak siyasete yol vermeli ve iradelerinin taleplerini siyasetten bekleyerek, siyasete istikamet vermelidirler. Bu da tevhid-i efalde Hakk’ı yaşamaya ait bir tavır olur.
Müslimler yukarıda anlatılanlardan hareket ederlerse eğer, bir birleri ile istişarede bulunmaları gerekir.
Tasavvuf Sohbetlerimizi ücretsiz dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Menkıbe (Mit) ne demek? Paylaşın:Bid’at
Sonradan icad edilen adetlere bid’at denir. Dinde ise Kur’an ve sünnete aykırı farz gibi gösterilen nafile ibadetlerin önerilmesi değil, dikte edilmesine ve din...
Tertil
Tertil, muvafık ve yerli yerinde anlamlarından kinaye güzel, uygun ve latif konuşma anlamlarına gelir. Lakin düşüne, düşüne, yavaş, yavaş anlayarak okumak, beya...
Hücûm
Salikin kalbini istila eden mânalar dışında kâinatta tasavvur eden hadiselerin sonucunda kalbte beliren mânadır. Hücûm, bevâhidi giderici kalıcı hâllerdendir. B...
Derviş
Terk-i dünya, terk-i ukba ile her türlü menfaat düzeyinde beklentiden uzak yalnız Hakk için hizmet eden zahid kişiye derviş denir. Dervişlik mücadele ve mücahed...
Rical-i Gayb
Yukarıda anlatılan erenlere ricâl-i gayb erenleri denir. Bu erenler ulvi ve nurani mevki sahibi (ricâl), herkes tarafından bilinmeyen (gayb) erenlerdir. Kur’an...
Rücu
Yöneliş de diyebileceğimiz rücu, iman ile Hakk’a yöneliştir. Bu yöneliş bir nevi aslına dönüş olarak tövbedir. Kulun başına gelen yaşadığı her türlü olay ve ol...
Budela
Budela, halk arasında mecnun gibi görünen saf ehile denir. Bu veliler emir ve yasaklardan mesul olmayan, Hakk’ın nazarı üzerlerinde bulunan, Hakk’ın kalben saf...
Ta-i Mekan
Veli kulun bir mekandan başka bir mekana olguları veya kendini taşıyabilme nimetine ta-i makan denir....
Dehr
Dehr zaman, devir, çağ anlamlarına gelir. Ehli için dehr, insan ile vakit farkındalığı oluştuğundan dolayı insanın zaman varlığı olduğu anlamında kullanılır. Bu...
Dua
Hakk’ın iradesi sonucunda, kulun Hakk’tan, aciz olduğu bir meselede yardımını ve ihtiyaçlı olduğu şeyi kâlde murad etmesi durumuna dua denir. Dua, kulunun Hakk...