İlm-i Ledün nedir?
İlm-i Ledün, her şeyi kalbinde bilme melekeleri üzeri bildirten Hakk ile bilen kulun, Hakk’ın nuraniyeti ile melâike tecellisi sonucu bilginin kaynağı olan Hakk’tan bilgilenişi bilgisine ilm-i ledün denir. İlm-i ledüne ledün denilmesi Hakk’ın nazargah katı olan kalbten tecellisi ile edinilmesindendir. Bu bilgi Hakk’ın nurani katından nakil olarak değil nazar ile edinilir. Öğrenme sürecinde öğrenme melâikesinde bulunma ile öğrenilen bilgi değildir. Hakk’ın nurunun kalbe tecelli etmesi sonucunda, düşünce melekesinde tahkik ile değil kalbde zuhur etmiş mânanın kendisi ile ruhta bilme bilgisidir.
Ses veya görüntü ile ilahi âlemlerden bilgi gelişinde kişinin iradesi ile düşüncesinde bir oluşuma sebep vermesi değil, kişinin iradesi ve bu iradeye iye düşüncesinin dışında bilgi alımı söz konusudur. Nuraniler seslenir veya gösterirler. Bizler ise o sesleniş veya gösterileri kendi irade ve hayallerimizi öne almadan saf ihlâs ile müşahede ederiz.
İlim edinme düzeylerini sınıflandırırsak 1) feyz-i mukaddesten bilgilenme, 2) feyz-i akdesten bilgilenme olarak iki şıkta toparlayabiliriz. Feyz-i mukaddesten bilgilenme afaki bilgilenim olarak zaten bilinen bir konu olduğundan üzerinde durmayacağız. Lakin feyz-i akdes için bazı hususiyetler ile ilgili beyanlarda bulunmak gerekir.
Feyz-i akdesten bilgilendirilme beş düzeyde gerçekleşir. Bunlar 1) ilhamla bilgilendirilme, 2) melek ve ruhanilerin ruyetlerde sesleniş veya görüntü ile bilgilendirilme, 3) Hakk Teâla’nın kalbe hatır mahiyetinde bıraktığı kelam ile bilgilenmedirilme, 4) tekamül seyrini tamamlaması sonucunda erenin, ruhaniyeti üzeri şahsında ruhaniyetinden akan bilgi füyuzatıyla bilgilenmesi, bu bilgi edinme düzeyinde kişi bilgiyi kendi nefsinde, kendinin ruhani mertebesinden bulur.
Feraset bulmuş sufinin feyz-i mukaddesten akan bilgi füyuzatında telepatik düzeyde tahkik etmeden bilgilenmesi ve feyz-i akdeste bilme biçimlerinde gelen feyzin iman doğrultusunda kalb yalanlamıyorsa eğer emin olarak mutmainlikte manen beslenmesi ile bilgilenişi gerçekleşir. Lakin şüpheye düştüğümüz, evhamlandığımız bir durumda gelen bilgiye, dinde gerçekliğini görmeden ve gerçekliğini hayatta deneyimlemeden itibar etmemek gerekir. Özellikle ilhamlara mesafeli olmak gerekir. Çünkü cinler ve insanlar da vesvese oluşturacak ilham verebilirler.
İlim, sonuç itibarıyla irademiz doğrultusunda bizde içselleşmesi sonucunda ben olmamızda noktalanan ve ben olmamızın karakteristik sıfatlarıyla özgünleşen yaşamımızın en temel sebebidir.
Erenler ilmi, Hakk ve hakikati bilmek ciheti ile ayrıca hayır amel olan hizmetlerinde biçimlenmesi için edinirler. Hakk ve hakikati göstermeyen, hizmet ve vuslata sebep vermeyen ilim yaşamlarına sirayet etmez; yani böylesi ilim yaşamlarında nesnelleşme düzeyinde görünmez. Bu bağlamda Hz. Resulün “faydasız ilimden Sana sığınırım” hadis-i şerifini yad etmek gerekir.
İlim bahsinde Hz. Ali’nin “İlim bir nokta idi, cahiller çoğalttı” kelamını ilmin çoğalışı üzerinden irdelersek: Temel ihtiyaçları, keyfi istençleri, makam hırsı, bilme şevki, merak, şüphe vb durumlar sebebi ile ilmi alimler çoğaltır. Bu da bilerek veya bilmeyerek alimlerin Hakk’ın hakkıyla bilmesi için bir hizmettir. Ve âlemlerde Hakk’ı hakkı ile hayret ve hayranlıkta müşahede etmek için. Resulullah’ın “ilmimi arttır”, “hayretimi artır” “eşyanın sırrını göster” duaları da ilmin çoğaltılması doğrultusunda edilmiş dualardır.
Alimler ile artan ilim, ilmin sahibi olan Hakk Teâla’da O’nun müşahede etmede noktalanır.
“Ben gizli bir hazine idim, bilinmek istedim” hadis-i kutsi’sinde işaret edilen bilinme istenci sebebi ile ilmi, insanın şerri ve hayri durumları üzeri Hakk Teâla arttırır.
İlmin noktalanışı ilim edinenlerin ben olmaklığındadır. Hakk ise ilminin halk ediş açılımlarında sıfat, esma, ayet, şe’n (tavırlar) lerinde bulunması ile ilmi ben olmaklığının varlık tavırlarında noktalar.
İnsanlık için ilmin çoğalması, ilimler arası disiplin yapılması ile beraber Hakk’ı bilmeye, O’nun varlığını kabul etmeye doğru yol tutulması için gereklidir.
Belki de insanlık çoğalan ilim ve ilmin disipline edişi ile vicdana gelerek Hakk’ın varlığını kabul etmeye daha da yakın olur. Elbette ki Rabb’imin diledikleri O’nu ilim ile daha iyi bilirler.
Hususen belirtmek gerekir ki istenç, ilahi düzeyde ilmin açılımını sağladığı gibi biz insanlar üzerinde de ilmin çoğalmasını sağlayan temel faktördür.
Tasavvuf Sohbetlerimizi ücretsiz dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz.
İlm-i Ledün ne demek? Paylaşın:Şey-i Vahid
Hakk Teâlâ’nın her şey üzerinde melâikesi ile nazır, varlığının nuru ile hazır oluşunda varlığına zeval gelmeden, şahsında tek, sıfat seyrinde ise mahlukata aşk...
Sireten Sünnet
Sireten sünnet, Hz. Resulullahın ilahi sıfatlar, emir ve yasaklar üzeri Allah’ın iradesi doğrultusunda biçimlenen yaşam ve davranış ahlakıdır. Bu ahlakın tamamı...
Fark-ı Sânî
Sânî ikinci anlamına gelir. Fark-ı sânî talibin iman-ı şuhudide Hakk’ı ayn-el yakin ve Hakk-el yakin müşahede edişine denir. ...
İnsan-ı Kâmil
Hakk Teâla’ya esma-i hassı üzeri vuslat bulmuş ve esam-i hassının doğrultusunda Hakk’ın ahlak tavırlarında yaşayan herkes kendi mevcudietinin varık tekamülünü t...
Emir Âlemi
Hakk’ın hüküm ve icra emrinde melâike tavrında bulunarak mevcudatı ikame, idare ve idame ettiği nurani tecelli bütününe emir âlemi denir. Emir âlemi arş-ı alâ,...
Temkin
Sufinin seyr-ü seferinde vuslat sonucu kendisinde oluşan mutmainlik ve zühd-ü takvası sebebi ile sebep ve vesile dairesinde karşılaştığı olay ve olgulara karşı ...
Furkan
Hayır ve şerrin, hak ile batılın ayırd edilebilmesini sağlayan ve doğruluğa sevk eden kitap olması sebebi ile Kur’ana Furkan da denilir. Sufiler, anlayış zevkle...
Derviş
Terk-i dünya, terk-i ukba ile her türlü menfaat düzeyinde beklentiden uzak yalnız Hakk için hizmet eden zahid kişiye derviş denir. Dervişlik mücadele ve mücahed...
Ahlak-ı Hamid
Ahlak-ı Hamid “Sen üstün ahlak üzerisin” ayetinde belirtilen resulullah ahlakına denir. Resuller Allah’ın ahlakı üzeri O’nun iradesi doğrultusunda yaşadıkları ...
Gözcü ve Gezginci
Feraseti ile mümin kul, Hakk ile âlemleri murakabe ediyorsa gözcüdür. Murakabe ettiği âlemleri gözleyişinde, kavrayarak manevi hâller ile hâlleniyorsa eğer gezg...