Yakinlikte Müşahede Mertebeleri nedir?

Yakinlikte müşahede bulma seyri mümin bir kul için ilm-el yakin ile iman-ı gaybide başlar; ayn-el yakin ve hak-el yakin olarak iman-ı şuhudide devam eder.

1) İlm-el Yakin: kulun ihsana erdiği, Allah’ı görür gibi ibadet ettiği hâli üzeri Allah’ı, imanın şartları doğrultusunda iman-ı gaybi ile kabul edişine denir.

Lakin kulun hususen tefekkürü sonucu sıfat, esma ve ayet seyirlerinde bulunuşu da ilm-el yakin seyridir. Bu bağlamda salik kul, ayn-el yakin ve hak-el yakinde imanın şartları mertebe seyrinde de tevhid üzeri müşahedede olduğu için ilm-el yakin seyri içselleşmiş olarak hep yaşadığı bir durumdur. Mesela ayn-el yakinde kendine dışsal melekleri müşahede ediyorsa eğer melekleri melek oldukları bilgisi ile müşahede eder veya müşahede sonrasında melekleri müşahede ettiğini bilir.

2) Ayn-el Yakin: Kulun kendine dışsal olarak imanın şartları mertebe seyrinde, ayrıca esma, sıfat ve ayet tecellisi seyrini müşahede etmesine denir.

3) Hak-el Yakin: kulun kendine içsel olarak imanın şartları mertebe seyrinde bulması, ayrıca sıfat, esma ve ayet seyirlerini kendinde müşahede etmesine denir.

İman mümini müşahedeye sevk eder. Müşahede ise Hakk’a imanın şartları mertebe seyri üzeri melekeleri, kitapları, peygamberleri, kader, kaza, hayır, şerr ve ölüm üzerinden şahid olmaktır. O’nun ulvi ve süfli âlemlerdeki (cennet, cehennem, melekler, vb) tavırlarında da O’na şahid olmak müşahedenin gereğidir. Bu bağlamda sıfat, esma ve ayet seyrinde O’na şahid olmak müşahededendir.

Müşahede ise ilm-el yakin, ayn-el yakin ve hak-el yakin olmak üzere gerçekleşir; yani ya fikren ya kulun kendine dışsal âlemlerdeki ilahi tavırlar üzerinden ya da kulun kendine içsel ilahi tavırlar üzerinden gerçekleşir. Bu durumda müşahede, kulun kulluk perdesinde bulunmasının fenâ hâli üzeri her hâlukârda ikilikte bulunmanın sebebi ile dışsal bir düzeyde Hakk’a şahid olması anlamına gelir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bu mertebe seyirleri Hakk’ın ilim sıfatının müşahedede tecellisi sonucunda gerçekleşir.

Yukarıda anlatılan müşahede seyiri mertebeleri doğrultusunda gerçekleşen bir mertebe seyri daha vardır. Bu da bekâ mertebesi seyrinden olan hak-el yakinden de yakin mertebesidir.

Hak-el yakinden de yakin mertebesi seyrinde kul, kulluk perdesinde değil Hakk’ın nurani tecellisinde Hakk’ın melâike tavırlarında O’nunla hem-hâl olarak daha önce müşahede ettiklerini yaşar. Mesela:

1) Kul esma seyrinde fenâda Hakk’ı nur olarak ayn-el yakin veya hak-el yakin müşahede edebilir. Bekâda ise nurun kendisidir.

2) Kul fenâda Hakk’ın el Kabz ve el Bast esmalarında ilm-el yakin, ayn-el yakin ve hak-el yakin tavırlarda müşahede edebilir. Bekâda ise tasarruf kuvveti ile kabz ve bast hâline sebep olur.

3) Kul fenâda Hakk’ın kendisini gördüğünü, bildiğini, duyduğunu ya ilm-el yakin ya pirden Hakk’ın dile gelmesi ile ayn-el yakin ya da duasının kabulü sonucu hak-el yakin sıfatta müşahede edebilir. Lakin bekâda feraset ile verildiği kadar gören, duyan ve bilen olarak bakar.

4) Kul fenâda Hakk’ı “Öldüren de dirilten de O’dur” (Necm, 44) ayeti gereği ilm-el yakin, ayn-el yakin ve hak-el yakin her an öldüren ve dirilten olarak müşahede edebilir. Bekâ seyrinde ise manen veya madden öldürür ve diriltir.

5) Kul fenâda, cenneti ilm-el yakin kabul eder, veliliği ile de ayn-el yakin olarak müşahede edebilir. Veliliği ile hak-el yakin tecelli-i berkide cennet nimetlerinden nasiplenebilir. Lakin bekâ seyrinde gönül olan kula Hakk tecelli ederse zuhurunu nurani lütuf ve nimetlerini zati tecellide ihsan eder. Böylesi bir durumda kul, gönül hâli ile cennet olur. Ama böylesi bir durum daim cennette olmanın yerini tutmaz.

Yukarıda anlatılanlar örnekler doğrultusunda belirtmek gerekir ki her fenâ seyri kulun bekâ seyrine geçmesi için bir basamaktır. Fenâ seyri tam olanın, nasibi var ise eğer bekâ seyri kolay olur.

Fenâ seyri takva ve daim salât seyridir. Takvası ile kul fenâ seyrinde iken ihsanın gereği olarak daim salât seyrindedir.

Tasavvuf Sohbetlerimizi ücretsiz dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz.

Yakinlikte Müşahede Mertebeleri ne demek? Paylaşın:

Sözlük

Ahh

Kulun pişmanlığındaki tövbe edişinin dile gelişine sufiler “ahh” demişleridr. Ahh etmek sufinin hatasına dikkat ettiği anlamına da gelir. Sufi ahhında hem pişma...

Sözlük

Masiva

Masiva, sivadan kinaye, Hakk’tan gayri olan her şey demektir. Lakin Hakk’ın vahidiyeti sebebiyle hiç bir şey Hakk’tan gayri değildir. Bu bağlamda masivadan kası...

Sözlük

Nübüvvetin Velayetten Üstünlüğü

“Nübüvvet mi, velayet mi üstündür?”; ya da “nebilik mi üstündür velilikmi üstündür?” tartışması tasavvuf erenleri tarafından tartışılagelen bir konudur. Bu husu...

Sözlük

Kur’anın Mahluk veya Hâlik Oluşuna Dair

İslam düşünce tarihinde evvela siyasi düzeyde daha sonra ise zevki düzeyde Kur’an’ı kerîm’in hâlik ya da mahluk olması üzerine bir çok görüş bildirilmiştir. Lak...

Sözlük

Rabb-ül Erbab

Rabbler Rabbi anlamına gelen Rabb-ül Erbab, Cenab’ı Allah’ın bütün subuti sıfatlarında melâike tavırlarında varlar üzerinde hüküm verdiği, melâikesine aşkın dir...

Sözlük

İlham

Kulun kalbinde nurların tecellisi sebebi ile kendinde bulduğu, gerçekliği olan bilgilenimlerdir....

Sözlük

Sireten Sünnet

Sireten sünnet, Hz. Resulullahın ilahi sıfatlar, emir ve yasaklar üzeri Allah’ın iradesi doğrultusunda biçimlenen yaşam ve davranış ahlakıdır. Bu ahlakın tamamı...

Sözlük

Kıble

Kulun yaşamında murad ettiği, akıbeti olacak ereğidir. Ereği Hakk olan, Hakk’a yaşamında rücu eden kul, niyeti Hakk’a varmak, O’nun ulvi sıfatları üzeri yaşamak...

Sözlük

Doğuşat

Kulun kalbinde nurların tecellisi sebebi ile kulun kendi dili üzeri dışlaşan bilgilenim durumudur....

Sözlük

Ubûdiyet

Abidler ibadet ile Rabb’leri olan Allah’ın rızasının gözeten niyetle amele yönelen kullar olarak ubûdiyette bulunurlar. Ubûdiyet, nefsine hayrı ve hakikati buy...

Sözlük'de arayın:
Bu web sitesi İstanbul Tevhid Okulu tarafından kurulmuştur.